Kültür sanat kurumları için köklü değişiklikler öngören ve çok tartışılan Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) yasa tasarısı, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde tartışıldı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısının da bulunduğu bu konferansta yasa tasarısı kıyasıya eleştirildi. Fakat bu konferansı önemli kılan şey TÜSAK yasa taslağının ilk defa taraflarca açık açık konuşulmasıydı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültür Politikaları ve Yönetimi Araştırma Merkezi (KPY) ve British Council işbirliği ile düzenlenen, “Sanat Yönetiminde Yeni Arayışlar: Sanat Konseyi Modeli” başlığını taşıyan konferans 30 Ocak Perşembe günü İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Birinci oturumda, Bristol Old Vic Yönetici Direktörü Emma Stanninig ve English Regional Arts Boards Konsoryimu eski başkanı, aynı zamanda da Avrupa Konseyi Türkiye Ulusal Kültür Politikası Raporu Değerlendirme Komitesi başkanı olan Christopher Gordon, İngiltere Sanat Konseyi Modeli hakkında bilgi vererek İngiltere’de uygulanmakta olan sistemi ve TÜSAK’a ilham olduğu öne sürülen İngiliz Sanat Konseyi modelinin detaylarını anlattı.
İngiliz Sanat Konseyi modelinde devlet desteği gelirin en önemli kalemi
İngiltere modelinin en dikkat çeken kısmı Sanat Konseyinin devlet ile olan ilişkisi ve fonların konsey içindeki gelir-gider dağılımıydı. Katılımcıların konseyin özerk yapısının altını çizmek amacı ile “bir kol mesafesi” şeklinde tarif ettiği konsey-sanat kurumları ilişkisinde devletin, sanat kurumlarının devamlılığı amacına yönelik çalışmalarının altı çizildi. Konsey yardımından düzenli olarak yararlanan Bristol Old Vic Direktörü Stanning’in verdiği bilgilere göre Old Vic Tiyatrosu’nun %40’lık geliri devlet fonundan, %36’lık geliri bilet şatışından sağlanıyor, diğer yüzdeleri ise sair fonlar, kantin gelirleri ve sponsorlar oluşturuyor. Burada gelirin büyük bir kısmının devlet fonundan geldiği açıkça görülüyor. Konsey’in dağıttığı desteğe ilişkin gençlere destek, sürdürülebilirlik gibi bir takım kriterleri olduğunu ancak yıllardan bu yana konsey desteğinden yararlanan tiyatroların destekten yararlandırılmaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, her yıl muhakkak destek alındığını, çıkan oyunların gişesine ve iktidarda hangi parti olduğuna göre yalnıca miktarında ufak değişiklikler meydana geldiğini beyan etti.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi, Sanat ve Kültür Yönetimi Lisans Programları ve Kültür Yönetimi Yüksek Lisans Programı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Serhan Ada, tiyatro oyuncularının TÜSAK ile ilgili görüşlerini ve tereddütlerini dile getirerek, TÜSAK’a karşı ciddi bir güvensizlik olduğunu vurguladı. TÜSAK taslağının sanatçılara danışılmadan, dernek, sendika ve STK’ların görüşleri alınmadan hazırlanmasının bu güvensizliği doğurduğu vurgulandı. Bu toplantıya kadar hiçbir sanatçı örgütü ile irtibata geçilmemiş olması katılımcılar tarafından oldukça eleştirildi. Asıl muhataplara danışılmadan hazırlanan bu taslağın, sanatın özerk yapısına aykırı olduğu ve hükümetin sanatı tekeline almak istediği belirtildi. Radikal Gazetesi ek yayınlar yönetmeni Cem Erciyes, sanatçıların “Türkiye Sanat Kurumu”na Truva Atı gözüyle baktığını belirtti. Kamusal bir sanat fonunun şart olmasından bahseden Erciyes, Sanat Kurumu’nun aslında 20 sene evvel kurulması gerektiğinin ancak bu şekilde tepeden inme, bağımsızlığı son derece tartışmalı ve mevcut kurumların varlığını tehlikeye düşürecek bir yapılanmanın kabul edilemeyeceğinin altını çizdi.
Toplantının sonunda kürsüye çıkan Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül, 2014 Şubat ayında bir toplantı düzenlenerek Yasa Tasarısının sanatçılar ve STK’larla görüşüleceğini ve gerekli görülen değişikliklerin yapılacağını duyurdu. Sn. Gül aynı zamanda, Devlet Tiyatroları, Opera ve Bale’nin kapatılmayacağını, reforma tabii tutulacağını ve kurumun bağımsız olacağını dile getirdi.
Şimdi gözler Bakanlıktan gelmesi beklenen resmi çalıştay davetine çevrilmiş durumda.