OS_SiteLogo
0%
Loading ...
  • Mart 4, 2014

Türkiye Sanat Kurumu’nun (TÜSAK) Kurulmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa tasarısı taslağı 3 Mart Pazartesi günü Ankara Oran Türksoy Toplantı Salonunda yapılan bir çalıştayla tarafların değerlendirmesine açıldı.
Sendikamızı hukuk müşavirimiz Av. Sera Kadıgil’in temsil ettiği ve TÜSAK’a ilkesel ve hukuki olarak neden karşı olduğumuzu tüm gerekçeleri ile anlatmak üzere iştirak ettiğimiz toplantıda konu ile ilgili faaliyet gösteren birçok kişi ve kurumun toplantıya resmen davet edilmemesi ise tüm katılımcılar tarafından ciddi şekilde eleştirildi. Ayrıca toplantı süresince salonun girişinde toplanan kalabalık sanatçı grubu ise tasarıyı protesto ederek haklı tepkilerini net şekilde bir kez daha ortaya koydular.
Bakanlık yetkililerinin, TÜSAK’ın yasalaşması halinde sanatçılarımızı bekleyen sistemi etraflıca anlattıkları toplantının kilit noktası, DT ve DOB’un kuruluş kanunlarının lağvedilmesine ilişkin tartışmalar oldu.
Defalarca dile getirdiğimiz üzere TÜSAK, özellikle Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi Kuruluş Kanunlarının lağvedileceğine ilişkin 13. Maddesi ile tüm destek faaliyetlerini siyasi irade tarafından atanacak 11 kişinin inisiyatifine bırakacağından, gerek bağımsız sanat üretimi, gerekse uluslararası normlar açısından kabul edilemez bir öneridir.
Cumhuriyetin en önemli iki kurumunun, bu denli aceleci ve tepeden inme bir yöntemle ortadan kaldırılmaya çalışılması hukuk bir yana vicdanları yaralayıcı bir hal almıştır. Toplantıda bu hususun altı ısrarla çizilmiş, bu konuda geri adım atılmadığı takdirde hiçbir uzlaşma zemini sağlanamayacağı net şekilde muhatap bakanlığa bildirilmiştir. Oyuncular Sendikası’nın, en baştan beri savunduğu, sanatta kamu finansmanı ile ilgili görüşleri şu yöndedir:

  • Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi, Devlet Senfoni Orkestraları, Şehir Tiyatroları gibi kamu finansmanı ile varlığını sürdüren sanat kurumlarının; Türkiye’nin yaratıcı endüstri alanında gelişimi, Türkiye’nin ve bulundukları şehirlerin marka değerine sağladıkları katkı, çeşitli katmanlarda sağladıkları katma değer, yarattıkları sosyal girdi açısından vazgeçilmezdir.
  • Yaratıcılığın öne çıkabilmesi, dolayısıyla yukarıda sayılan girdilerin sağlanabilmesi için kamu yararına çalışan ve kamu finansmanı ile üretim yapan sanat kurumları vazgeçilmezdir. Türkiye’nin kendisine rakip olarak gördüğü ülkelere bakılırsa bunun oralarda da geçerli olduğu görülecektir.
  • Sanat, tıpkı eğitim ve sağlık gibi sadece özel sektöre ve bireylerin ya da grupların girişimciliğine bırakılabilecek bir alan değildir.
  • Türkiye’de kamu finansmanı ile varlık gösteren köklü sanat kurumlarının modellerinin güncellenmesi gerekmektedir. Bu güncelleme, bu kurumları ortadan kaldırarak değil, onları güçlendirerek ve Türkiye’nin kendisine rakip olarak gördüğü ülkelerdeki muadilleri ile yarışacak hale gelmelerini sağlayarak olabilir.
  • İhtiyaç duyulan güncelleme için model tartışmalarına geçmeden önce, bu tartışmaların nasıl bir model ve yöntem ile yapılacağı tartışılmalıdır.
  • Tartışmalar için; sanatçılar, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, özel sektör, devlet ve yerel yönetimlerin yani konunun tüm aktörlerinin etkin katılım sağlayacağı sivil bir diyalog modeli oluşturulmalıdır.
  • Oyuncular Sendikası kentlerin önemli rol oynadığı, ademi merkeziyetçi, sanatsal olarak özerk olan, mali açıdan şeffaf, hesap verebilir, tüm sanatçıların istihdamını mümkün kılan, sürdürülebilir, kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri olan, her alanda uluslararası standartları benimseyen kamu finansmanı ile desteklenen sanat kurumlarının var edilmesini savunmaktadır.

TÜSAK Yasalaşırsa DT ve DOB Sanatçılarını Tam Olarak Ne Bekliyor?
Tasarı çalışmalarını de yürüten Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül, konu ile ilgili toplantı esnasında yaptığı açıklamalarında DT ve DOB’un kapatılmayacağını sadece yapılarında değişikliğe gidileceğini dile getirmiş ve getirilmesi planlanan sistemi açıklamıştır.
Aksettirilen sistem tartışmaya konu tasarıda hukuken karşılanmıyor olsa da Sn. Gül’ün açıklamaları uyarınca TÜSAK’ın yasalaşması halinde sanatçılarımızı bekleyen durum şu şekildedir;
İlgili 13. Madde ile gelen Geçici 9. Maddenin ( a) bendi uyarınca şu anda kadrolu çalışan tüm sanatkar memurlar bakanlığa başvurabilecek bakanlık bünyesinde çalışmaya devam etmek istediklerini bildirebilecekler. Bu bildirimlerde hangi ilde görev almak istediklerini de yazacaklar. Bunun üzerine ne şekilde toplanacağı ve kurulacağı belli olmayan bir komisyon tarafından seçme yapılarak “uygun görülen sanatçılar” talep ettikleri ilde aktif görev alacaklar. Uygun görülmeyen sanatçılar ise ilgili maddenin b bendi uyarınca teşvik ve ikramiyeleri kesilmek sureti ile il kültür müdürlüklerine devredileceklerdir. Ayrıca gerek a bendine göre kadrolu ve aktif görev almaya devam eden sanatçılar, gerekse de b bendi uyarınca kültür müdürlüklerine devredilen sanatçılar dışarıdan proje hazırlayarak TÜSAK’a başvurma ve proje desteği alarak dışarıdan da proje yapabilecekler.
Gül’ün yaptığı açıklama uyarınca şu an hiç DT veya DOB olmayan şehirlere de başvuru yapılabilecek. Örneğin hali hazırda sanatkar memur kadrosunda bulunan 10 tiyatro sanatçısının ben Kayseri’de çalışmak istiyorum demesi halinde Kayseri’de yeni bir kurum ihdas edilerek orada faaliyet yürütülecek. Bakanlığın ifadesine göre bu şekilde, sanatçılardan talep gelmesi halinde, 80 ilde dahi devlet tiyatrosu ile opera ve balesi kurulması önünde bir engel olmayacak.
Yani TÜSAK tasarısı geçerse İstanbul’a ataması yapılmış bir sanatçının İstanbul DT’de aktif görev yapabilmesi için kurulacak komisyondan olur(!) almak durumunda. Aksi halde iki seçeneği kalıyor

  1. Başka bir ile başvurmak.
  2. Teşvik ve ikramiyelerinden ve ayrıca aktif görevinden feragat edip İstanbul il kültür müdürlüğüne devredilmek.

Aynı şekilde örneğin bir Diyarbakır DT sanatçısı, yine Diyarbakır’da görev almak üzere başvuru yapabileceği gibi İstanbu ‘da görev almak üzere de başvurabilir ve sınavı geçmesi halinde başkaca bir işleme kalmaksızın İstanbul’da aktif olarak görev alabilir. Ya da aktif görevinden ve yine teşvik ve ikramiyelerinden vazgeçmek sureti ile dilediği herhangi bir ilde kültür müdürlüğüne bağlanarak kendi proje geliştirebilir ya da emekliliğini bekleyebilir.
Ancak Bakanlığın büyük bir ısrarla sahiplendiği ve yurdun dört yanına sanat götüreceğini iddia ettiği bu fikirlerin uygulamada bir karşılığı olması ne yazık ki mümkün görünmüyor.
Ayrıca örneğin Diyarbakır DT’de ya da Mersin DOB’da çalışmak için kimsenin başvurmaması halinde bu illerdeki kurumlar haliyle kapatılacak ve Anadolu’nun dört bir yanında büyük bir özveri ile yıllardır sanat üretmeye ve orada yaşayanlara sanat sevgisi aşılamaya çalışan sanatçılarımızın emekleri üzerine de koca bir çizik atılmış olacak. Bu endişemize verilen “oralara da turneler düzenlenecek, buna uygun binalar alınacak veya yaptırılacak” şeklindeki cevap ise, devamlılığı olmaması ve çok gerçekçi görünmemesi nedeni ile hiç de ikna edici durmuyor.
Peki, Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesinin Kendi Özel Kanun ve Tüzüklerini Çıkartmak Yerine Mülga Edilmesinde Neden Bu Kadar Israrcılar?
Aylardır tüm tarafların birbirlerine sorduğu bu soru, tam olarak bu açıklıkla toplantıda Sn. Gül’e yönlendirilmiştir;

  • Tüm illerde devlet destekli tiyatro olması hususunda bir iradeniz var ise neden Cumhuriyetin simge iki kurumunun kuruluş kanunlarını lağvediyorsunuz?
  • Neden demokratik katılımlı çalıştaylarla ilgili kurumlardaki aksaklıkların giderilmesi ve 40 yıldır bekletilen gerekli yasal düzenlemelerin yapılması yolun gitmiyoruz?

Sn. Gül bu sorulara; 2002 yılında bu yönde bir çalışma başlatıldığı, konu ile ilgili 200 STK’ya görüş sorulduğu, sorulan kurumlardan yalnızca 50’sinin cevap verdiği, verilen cevapların da birbirinden bambaşka ve içinde çıkılamaz bir halde olduğunu, şimdi bu yönde bir karar alırlar ve TÜSAK içinde DT ve DOB’un yapısını düzenleme yoluna gitmezlerse bu karmaşanın süreceği yönünde bir cevap vermiştir.
Oysa hakikaten ülkenin dört bir yanında kamu finansmanı ile desteklenen kurum tiyatrosu yapma iradesi sürdürülüyorsa tüm her şey bir yana ekonomik olarak marka değeri taşıyan, Türkiye’deki sanat seyircisinin neredeyse dörtte üçünü tek başına karşılayan iki kurumun kuruluş kanunlarını korumak ve demokratik katılım sağlanan ivedi çalıştaylarla gerekli düzenlemeleri yapmak pekala mümkündür.
Toplantıdan çıkarken son olarak ifade ettiğimiz üzere DT ve DOB Kuruluş Kanunlarını mülga etmekte ısrarcı olunması halinde bir uzlaşma sağlanması mümkün değildir.
Bakanlık yetkililerinden sürekli olarak duruma çok olumsuz yaklaştığımız yönünde sitem edilmekle birlikte gerek anılan taslağın aylar boyu sır gibi saklanması ve durumun spekülasyonlara açık bırakılması, gerekse 2013-2014 yılında tiyatroların desteklenmesi ve sair konularda yaşanan bakanlık kaynaklı sıkıntılar güveni zedelemiş ve karşılıklı uzlaşma zemini hazırlanması ihtimaline dahi büyük hasar vermiştir.
Toplantı sonunda bu yöndeki ısrarımız tekrar tekrar bakanlık bürokratlarına iletilmiş ve önerinin Kültür ve Turizm Bakanına bizzat iletileceği, uygun görülmesi halinde bu yönde farklı bir çözüm arayışına gidilebileceği dile getirilmiştir.
Konu ile ilgili tüm gelişmeler buradan duyurulmaya devam edilecektir.
Türkiye Sanat Kurumu Kurulmasına yönelik yasa taslağına ulaşmak için tıklayınız.

Leave A Comment

Fields (*) Mark are Required